| Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
| ALIŞ | SATIŞ | ||
| USD | 42,7656 | 42,8426 | |
| EURO | 50,3547 | 50,4454 | |
Körler ülkesinde sağlık çalışanı olarak görmek cesaret ister. Yıllardır emeği yok sayılan sağlık çalışanlarının isyanı, yalnızca kendileri için değil toplumun vicdanı içindir.
Bir toplumun sağlığı; yalnızca hastane sayılarıyla, teknolojik donanımla ya da istatistiklerle ölçülemez. Asıl ölçüt, devletin ve toplumun sağlığını emanet ettiği sağlık profesyonellerine nasıl baktığı ve nasıl davrandığıdır.
Sağlık hizmeti, özveri ve yüksek sorumluluk gerektiren bir kamu hizmetidir. Ancak bu hizmeti sunan sağlık çalışanları; ağır iş yükü, personel yetersizliği, uzun ve düzensiz çalışma saatleri, artan şiddet vakaları ve mesleki itibarsızlaştırma ile karşı karşıya bırakılmaktadırlar. Tüm bu sorunlar, sağlık çalışanlarını fiziksel ve psikolojik olarak tükenme noktasına getirmiştir.
Sağlık çalışanları, insan hayatının en kırılgan anlarında görev alan, görünmeyen ama vazgeçilmez bir emeğin kahramanlarıdır.
Bugün sağlık sistemi; şiddetin, değersizleştirmenin, susturulmanın ve normalleştirilen ağır çalışma koşullarının kıskacı altındadır. Sağlıkta şiddet münferit değil, yapısal bir sorundur. Caydırıcı olmayan cezalar, çalışanını yalnız bırakan yönetsel tutumlar ve sağlık emekçisini hedef hâline getiren söylemler bu şiddeti beslemektedir. Bir sağlık çalışanı görev başında can güvenliğinden endişe ediyorsa, orada hizmetten değil, ihmaller zincirinden söz edilir.
Yıllardır süregelen yapısal sorunlar; sağlık çalışanlarını değersizleştirmiş, tükenmişliğe sürüklemiş ve haklı bir isyanın doğmasına neden olmuştur.
Gerçeği dile getiren sağlık çalışanları ve sendikalar; “uyumsuz”, “olumsuz” ya da “sistemi yıpratan” olarak etiketlenmekte, mobbing, baskı ve sürgün uygulamalarıyla susturulmaya çalışılmaktadır. Sorun görenlerde değil, görmemekte ısrar eden anlayıştadır.
Sağlık çalışanlarının fedakârlığı, uzun süredir tehlikeli biçimde normalleştirilmektedir. Uzun nöbetler, personel yetersizliği, fiziksel ve psikolojik yıpranma mesleğin doğal bir parçasıymış gibi sunulmaktadır. Oysa her tedavinin, her iyileşmenin ardında uykusuz geceler, ertelenmiş bir aile hayatı ve bastırılmış kaygılar vardır.
Kronikleşen bu sorunlar yalnızca sağlık çalışanlarını değil, sağlık hizmetinin niteliğini ve toplumun geleceğini de tehdit etmektedir. Sağlık sistemi emekle ayakta durmaktadır; ancak emek sistemli biçimde yok sayılmaktadır. Fedakârlık sömürüye dönüştürülemez. Performans sistemi adı altında dayatılan insanlık dışı çalışma temposu artık kabul edilemez noktaya gelmiştir.
Sağlık çalışanlarının mücadelesi yalnızca maaş ya da izin talebi değildir. Bu mücadele, insan hayatının değerine dair bir duruştur. Çünkü sağlık sistemi çökerse, bundan etkilenecek olan yalnızca çalışanlar değil, tüm toplumdur.
Alternatif SağlıkSen olarak açıkça ifade ediyoruz: Bu isyan bir tehdit değil, bir uyarıdır. Bir kopuş değil, daha adil ve insani bir sağlık sistemi için uzatılmış bir eldir. Körler ülkesinde görmek cesaret ister ve biz bu cesareti göstermeye devam edeceğiz.
Talep ettiğimiz şey ayrıcalık değil, adalettir. İnsanca çalışma koşulları, güvenli bir çalışma ortamı, emeğin karşılığının alınması ve mesleki itibarın korunması sağlık sisteminin temel gereklilikleridir. Sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik etkili ve caydırıcı düzenlemeler derhal hayata geçirilmelidir.
Yetkilileri, sağlık çalışanlarının sesine kulak vermeye ve kalıcı çözümler üretmeye davet ediyoruz. Sorunların görmezden gelinmesi, sağlık sistemindeki krizi derinleştirmekten başka bir sonuç doğurmayacaktır.
Yöneticileri ve siyasileri sağlık çalışanlarının sesine kulak vermeye, somut ve kalıcı çözümler üretmeye davet ediyoruz.
Bu çağrıyı duymak, yalnızca empati değil, sorumluluk gereğidir.
Alternatif SağlıkSen susmaz.
Sağlık çalışanı yalnız değildir.
Görmeye devam edeceğiz, söylemeye devam edeceğiz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Tamer BAYRAK
Alternatif SağlıkSen
Genel Başkanı